GENEL DİŞ ANATOMİSİ Diş Yapısı Dişin sert yapıları içine mine, dentin ve sement girer. Sement genellikle periodontium’un bir parçası olarak sınıflandırılır (Şekil 7). Mine Mine, vücuttaki en sert ve en mineralize dokudur. Karnivorlarda tabanında bir şişkinlik bulunan tacı kaplar. Pet karnivor dişlerinin minesi insanlarınkinden daha incedir. Genellikle insanların 2.5mm’ye kadar çıkabilen Schroeder, 1991)kalınlığıyla karşılaştırıldığında yedilerde 0.2mm’lik, köpeklerde ise 0.5 mm’lik bir kalınlığa sahiptir. Zirve uçlarında dahi lmm’yi geçmeyen kalınlıktadır (Crossley, 1995). Diş boynu sement-mine kavşağında (CEJ, cemento-enamel junction) bulunur. Kedi minesi, insan ve köpek minesine göre daha az sertliktedir. İnsanlarla karşılaştırıldığında kedi ve köpeklerdeki mine yüzeylerinin daha pürüzsüz olduğu görülmüştür. Karnivorlarda mine oluşturulduktan sonra ameloblastlar yok olur; yaklaşık 4 aylıktan sonra hiçbir kedi ya da köpeğin dişinde mine tamiri ya da oluşumu beklenemez. Zedelenmeden sonra minede oluşabilecek tek doğal tamir şekli, yüzey mineralizasyonudur. Mine %98 inorganik maddeden yapılmıştır. Bu durum histolojik muayeneyi zorlaştırdığından dekalsifikasyon gerekir. Dentin Dentin, taç ile köklerin en büyük kısmını meydana getirir. Mineden daha az kalsifiyedir. Dentinin primer tabakası, diş çıkışında mevcut olan dentindir. Dentin %70 mineral taşır ve 2. sert vücut dokusudur. Sementt ve kemik matriksinde olduğu gibi dentinin temel maddesi de kollagendir. Diş çıkışından sonra, pulpanın diş yüzeyinde yer alan odontoblastlar tarafından yaşam boyunca sekunder dentin salgılanır. Bunun sonucunda kök duvarı kalınlaşır ve kök kanalı küçülür. Pulpa sağlıklı olduğu sürece tamir olasılığı vardır (Şekil 8). Memeli dişlerinin dentini, tubullerinin varlığıyla karakterizedir; sayıları ( 20.000- 40.000/mm2 ) ve çapları (pulpaya yakın bölgede 3-4 mikron’dan dentinin dış tabakasında 1 mikron’dan az bir miktara kadar) kedilerde, köpeklerde, maymunlarda ve insanlarda benzerdir(Ahlberg et al, 1975). Diş tubülleri, dentin hacminin %20-30’unu oluşturmaktadır. Tubüller, pulpa dokusundan taçdaki dentin-mine kavşağına (DEJ, dentino- enamel junction) ya da kökteki diş-sement kavşağına(DCJ, dentino-cementum junction) doğru dentin enini tümüyle sararlar. Dentinal tubüllerde bulunan dentinal sıvı ve odontoblastların sitoplazmik çıkıntıları dentin oluşumu ve dentin duyarlılığından sorumludurlar. Bu pulpa-dentin ünitesi kronik hafif irritasyonlara karşı tamir edici (Şekil 9) ya da tersiyer dentin oluştururlar. Pulpa dokusu Pulpa, dentinle birlikte embriyolojik ve fonksiyonel bir ünite oluşturur. Bu pulpa- dentin ünitesine endodontium denmektedir. Dişin bütününün canlılığından sorumludur. Pulpa, hücrelerden (fibroblastlar, histiyositler, lökositler ve odontoblastlar), kollagen fibrillerden, zemin maddesinden(ground substance), kan ile lenf damarlarından ve sinirlerden oluşan yüksek düzeyde özelleşmiş bir bağdokudur. Trigeminal gangliyondan köken alan sensorik sinirler dişleri innerve eder. Arterioller ve venüller kök ucundan (bazen de lateral kanallardan) dişe girerler. Apeksten geçtikten sonra venüllerin büyüklüğü azalır. Şekil 13:Diş radyografisi alım teknikleri kanalı değişimleri, apikal apseler, diş fistülleri, diş-alveol bağlantısı, çene kemiği ve eklemlerindeki lezyonlar hakkında bilgi edinilebilir (Resim 11). DİŞLERDEN YAŞ YAYİNİ Dişlere bakılarak yaş tayini yapılması çok sık olmamakla birlikte özellikle adi iyeye intikal etmiş ihtilaflı durumlarda gereksinim duyulan bir işlemdir. Bu kısımda ağırlıklı olarak köpeklerde yaş tayini üzerinde duracağız. Dişlerin çıkış zamanları hayvanın içinde bulunduğu koşullara göre değişiklik göstermektedir. Bunlar hayvanın genel sağlık ve beslenme durumu, cinsiyet (dişilerde, erkeklerden önce çıkar) , vücut büyüklüğü(iri cüsseli ırklarda daha erken çıkar), doğduğu mevsim (yazın doğanlarda erken çıkar) gibi durumlardır. Diş tamamen çıktıktan sonra dentin hariç gelişimi durur. Yaş ilerledikçe dentin artar ve pulpa odası küçülür. Ayrıca hayvanın beslenme alışkanlığı ve geçirdiği diş yapısını zayıflatan hastalıklar dişlerin aşınmalarını etkileyerek çok hassas yaş tayini yapılmasını engeller. Köpeklerde yaş tayini genellikle kesici dişlerin değerlendirilmesiyle yapılır. Kesici dişler üç loba ayrılmış bir serbest kenar gösterirler. Ortadaki lob diğerlerinin üzerindedir ve iki küçük çentikle onlardan ayrılarak bir çıkıntı oluşturur. Bu görünüm yonca yaprağı ya da lizimak çiçeğine benzetilmektedir. Orta lobun çıkıntısı zamanla aşınarak kaybolur ve iki yan lob ile aynı seviyeye gelerek düz bir hat oluşturur. Buna düzleşmiş diş denilmektedir. Kesici dişler orta hatta başlanarak 1. (pens), 2. (ara) ve köpek dişiyle komşu olanı da 3. (köşe) diş olarak isimlendirilir. Gençlerde yaş tayini Doğduğu anda yavrunun gözleri kapalıdır. Göz kapakları 12-14 günde açılır ve işitme ancak 20. günden sonra şekillenir. Üst kesici dişler ve köpek dişleri 2-3. haftada çıkar (Şekil 14 ). Alt kesici ve köpek dişleri 2-4 haftalıkken çıkar (şekil 15). Birinci ay dolarken bütün süt dişleri çıkmış olur. İkinci aydan itibaren süt dişleri aşınmaya başlar. Alt pens (1. kesici diş) 2,5 aylıkken aşınır (şekil 16). Alt ara kesiciler (2. kesici diş) 3-3,5 aylıkken aşınır (şekil 17). Alt köşe (3- kesici diş) 4 aylık yaşta aşınır (şekil 18). Bu dönemde süt dişleri sadece aşınmakla kalmaz aynı zamanda luksasyon gösterir ve düşmeğe hazırdır. Süt dişleri 4-5 aylıkken kaybolur ve yerlerine kalıcı dişler çıkmaya başlar. Parlak, beyaz renkli ve daha iri olan kalıcı dişlerin tamamı köpek 7 aylık olduğunda aynı seviyede çıkmış olurlar (şekil 19). Olgunlarda yaş tayini Kalıcı dişlerde 8 ay- 1 sene arasında hiçbir aşınma izi yoktur. Alt pens’ler 15 aylıkken tamamen aşınır ve alt ara kesici dişlerde aşınma başlar (şekil 20). Alt ara kesiciler 2,5-3 yaşında aşınmış ve üst pens’ler üzerindeki dermatit, şerit ya da flasterin «zaklaştırılmasından sonra kısa sürede tendiliğinden düzelir. İntemal Fiksasyon Vertikal ramus kırıklarında, lateral olarak serklaj telleri, pinler, mini plakalar ve parmak pèakalan uygulanabilir. Ancak bu teknikleri, bu bölgedeki kemiğin inceliğinden dolayı uvgulamak zordur. Yerleştirilen pinler zamanından önce gevşeyebilir. Proc. condylaris kırıkları ise, diğer mandibula kırıkları ile beraber oluşur. Genellikle minumum derecede disloke olmuş veya disloke olmamıştır. Disloke olmamış proc. condylaris kırıklarında, fiksasyon gerekmez. Condylar kırık, disloke ve reddedilir ise iki hafta süreyle şerit bir maske ile sabitlenebilir, reddedilemezse condylectomie yapılır. MAKSİLLA KIRIKLARI Maksilla (üstçene kemiği), önde os incisivum ile başlar ve bütün yüz kemikleriyle birleşir. Köpekte iki yaprağı (lamina) arasında, os lacrimale, os palatinum ve os ethmoidale’nin de iştirakiyle oluşturulan sinüs maksillaris bulunur. Kedide sinüs maksillaris yoktur. Corpus maxillae, proc. alveolaris ve proc. palatinus maxillae olmak üzere 3 kısımdan oluşmuştur. Proc. alveolaris; kanin, premolar ve molar dişlerin alveollerini barındırır. İnsisiv dişlerin alveolleri, os incisivum’a yerleşmiştir. Maksilla kırıkları mandibula kırıklarına oranla çok daha az sıklıkta teşhis edilmektedir. Nedenleri; mandibula kırıklarını oluşturan nedenlerle aynıdır. Çoğunlukla çöküntü kırığı şeklinde gözlenirler. Maksilla kırıklarında klinik belirti olarak, kanlı burun akıntısı, facial deformasyon, solunum güçlüğü, facial ödem, respirasyon esnasında kırık bölgesindeki derinin havayla dolup boşalması ve deri altı anfizemi izlenir. Maksilla kırıklarında, beyin travması açısından, hayvanın bilinç durumu ve kraniyal refleksler muayene edilmeli ve şok açısından kardiyovasküler sistem değerlendirilmelidir. Hava yolunun kan ya da sekresyonla tıkalı olduğu durumlarda bunlar temizlenmeli, facial ödem ya da aşırı sekresyon varlığında tracheotomie yapılarak hasta rahatlatılmalıdır. Hastanın durumu stabilize edilmeden, oral yapıların veya kırığın durumunun belirlenmesi amacıyla sedasyon ya da genel anestezi kesinlikle yapılmamalıdır. Ağız içinin muayenesi ile maloklüzyon durumu, yerinden oynamış ya da düşmüş dişler, damak lezyonları ve yumuşak doku lezyonları değerlendirilmelidir. Kırığın durumunun belirlenmesi amacıyla radyografik muayeneler yapılmalıdır. Tespit yapılmayan çöküntü kırıklarında, iyileşmeden sonra çoğunlukla kalıcı bir solunum güçlüğü oluşmaktadır. Üst çene kemiği kırıklarında, çoğu kez fiksasyon yapılmasına gereksinim duyulmamaktadır. Sadece maloklüzyon, oronazal komünikasyon, facial deformasyon ya da hava yolu tıkanması durumlarında operatif sağaltıma gereksinim duyulmaktadır. Çöküntü kırıklarında, sekestrasyon ve kronik sinüzitis gelişebilir ve bu durumda avulsiyon oluşmuş kemiğin çıkartılması gereklidir. Operatif yolla kırık fragmentlerinin tespit edilmesinde; hemiserklaj (Şekil 43), küçük parçaların uzaklaştırılması, pinler (Resim 22) pin ve serklajın birlikte uygulanması (Şekil 44), bazı kırıklarda mini plakalar ya da eksternal fikzatör kullanılabilir. Mandibula kırıklarında olduğu gibi, şerit ağızlık uygulamasından da yararlanılabilir. Sert damak ayrılması durumunda, kanin dişler ve 4. premolar dişlerin arkasından geçirilen serklaj teli (Şekil 45) ya da 1. ve 2. premolar dişlerin arasından geçirilen pine 8 şeklinde dolanan serklaj teli (Şekil 46) ile tespit sağlanabilir. Hastanın postoperatif bakımı mandibula kırıklarında olduğu gibidir.